29 Şubat 2012 Çarşamba

şarap (wikipedia)

Şarap yapmak için önce üzümler bağlarından toplanır, ardından ezilir sonra, maya (üzümde doğal olarak bulunur) üzüm suyundaki şeker ile birleşir ve aşamalı olarak bu şekeri tüketerek alkole dönüşür. Maya aynı zamanda havada buharlaşan karbondioksiti üretir. Mayanın işlemi tamamlandığında üzüm suyu şaraba dönüşür. Üzüm şarabı kırmızı, beyaz veya rose (pembe) olur. Bunun yanı sıra köpüklü şaraplarda mevcuttur. Ayrıca, şaraplar içindeki şeker miktarına göre de sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırmaya göre; sek, dömi-sek, yarı-tatlı ve tatlı olmak üzere dört ana grup vardır. Üzümden imal edilmeyen şaraplara meyve şarabı adı verilir. Her meyveden şarap üretilebilir. Fakat dünyada şarapların büyük bir kısımı üzümden üretilmektedir. Arpa gibi nişastaiçeren bitkilerden yapılan içecekler şarap sınıfına girmez. Şarap genelde üzüm ve meyvelerden elde edilir.En iyi içme zamanı on yıldan sonradır ve kırk yıla kadar içilebilir. Bunun yanı sıra uzakdoğuda yaygın bir şekilde pirinç şarabı da tüketilir. Pirincin buharla pişirilip mayalanmasıyla elde edilir.
            Cabernet Sauvignon, Merlot, Pinot Noir, Shiraz/Syrah, Zinfandel, Nebbiolo, Sangiovese, Tempranillo, Aglianico, Gamay, Grenache, ve Barbera başlıca kırmızı üzüm türleridir. Chardonnay, Riesling, Sauvignon Blanc, Pinot Gris/Pinot Grigio, Gewürtztraminer, Chenin Blanc, Muscat, Pinot Blanc, Sémillon, Trebbiano ve Viogner ise başlıca beyaz üzüm türleridir.
Şarabın diğer kullanım yerleri
Din
Hıristiyanlıkta Kudas Ayininde hiçbir katkı maddesi eklenmeden kullanılır.
Eczacılık
Tıbbi Şarap; içine çeşitli maddelerin çözünmesiyle içmek suretiyle yapılan ilaçtır. Alkol derecesi en az 11 olan kırmızı veya beyaz şaraplar tercih edilir.
Edebiyat
Kırmızı rengi dolayısıyla sevgilinin dudağı, âşığın kanlı göz yaşıdır. Kadehi andıran biçimiyle lale, kırmızı rengiyle gül de şaraptır. ve tekkelerde saki adındaki şarap dağıtıcı aslında Allah'ın rahmetini dağıtır. yani şarap mecaz anlamda kullanılır edebiyatta.şarap ın diğer adı da mey dir.
ayağa kalkmak isityorum ama her gün aynı kıçın üstünde oturup olan olaylara bakmakla meşglulum!!!

28 Şubat 2012 Salı

baba olmak

bana çok şey kazandıran bir film aslında konusu bakımından değil baba -oğul arasındaki o müthiş bağ açısından. o kadar umursamaz bir babanın bile oğluna tutunması bence çok güzel...  aslında bizim kültürümüz için pek doğal bir görüntü olmayabilir ama baba ile oğulun arkaşlık yapması bencede çok güzel bir görüntü görmek istedğimiz yaşamak istediğimiz şeyler aslında...ama o kör uçurum aramıza dağlar koymuş  ve kapanacak gibi değil.. neden bu kadar uzakta olurlar anlamış değilim ...bu kadar yakınken senden daha yakın birii yokken neden baba ile oğul arasında hep bir uçurum oluyor neden hep bu tarz hayatlara maruz kalıyoruz ... ama ben bu tarz bı hayat yasatmak ıstemıyorum oğluma.. onla iki arkadaş gibi geçinecek ve muhteşem bir iletişim kurmak istiyorum .... asla onsuz planlar yapmayacak asla onsuz gunler yasamayacak ve asla onu kırmayacagım..  ne olmak ıstıyorsa o olacak asla benım yasadıgım hayatı yasamayacak ... ve asla yaşamak istemediği bir hayat yaşamayacağım ...NE İSTERSE ONU YAŞAYACAĞIZ BABA OLMAK DEĞİL DOST OLMAK İÇİN UĞRAŞACAĞIM....

24 Şubat 2012 Cuma

JAYMAY...

BENCE GÜZEL BİR SES...

BU KIZ BENİ AŞAR...

           bugün seyrettiğim ve oldukça beğendiğim bir film.. konusuna gelince kpaktada görüldüğü üzere gayet güzel alımlı ve başarılı bir kadın ve saf ve iyi fakat kadınların ilgisini pek çekmeyen süzük bir erkeğin arasında geçen romantik koedi bir film.. genel olarak eğlenceli bir film ben sevdim..bu yazıyı kimsenin okumayacağını bildiğim için çok rahaat yazıyorum evet günlük ben bir film eleştirmeni değilim o anda hoşuma gitmişse gitmiştir işte okadar :)güzel bir kadını herkes ister eminim ama iyi fakat yakışıksız çekici olmayan bir erkeği kaç kadın ister? veya kaç kadın  boyle bir erkeğin hayalini kurar.? anlattığım şey aslında  hayalimizdekinin ne olduğu değil aslında gerçek olan şey neyin yanında mutlu olduğumuz kiminle birlikte ve naıl mutlu olduğumuz güzel veya çirkin bakımlı veya bakımsız sexy veya değil bunlar değil asıl olan. asıl olan kiminle mutluluk kelimesini tatdığımız .. aslında herkes aynı şeyi istiyor ama herkes olmasını istemediği şey için kavga çıkarıyor .yani mutluluğu herkes istiyor ama egolarımızı fikirlerimiz davranışlarımız, alışkanlıklarımız tartışmaya ve mutsuzluğa sevkediyor onları hep göz önünde tutuyoruz ve ikinci plana atamıyoruz... işte tüm sorun da tam burda ortaya çıkıyor kendinden ödün vermemek için çaba gösteriyoruz ama mutlu olmak için şeyler oldukça kısıtlı çünkü . herşeyimizi ödün vermemek için harcıyoruz ve işte tam bu konumda sorunlar ortaya çıkıyor hemde büyük sorunlar ve tıpkı küçük bir çatlaktan sızan su gibi zamanla aşınıyor ve barajımızdaki tüm suları kaybediyoruz.. göz göre göre ....

22 Şubat 2012 Çarşamba

sen le birlik te..

ne çok sevmişim meğer
ve ne çok hasretmişim sana .
pamuk dokuna hayran olduğum
sana kızıyorum uyumuyorsun diye
dönüp gülüyorsun sen
sana kızıyorum mızmızsın diye
dönüp gülüyorsun sen
hayatın senden öğreneceği çok şey var
herşeye gülüp geçmek gibi
herşeyi umursamamak gibi
sen gibi olmak gibi
 çok sevmek güzel bir kelime
ve tarifsiz bir doyumsuzluk
büyüyelim birlikte el ele göz göze ... sen le birlikte ....

KANUNİ &SPARTACUS


                    bugün spartacus 3. sezon 4. bölümünü seyrederken aklıma gelen bir yazı idi bu.Kısaca açıklamam yapmam gerekirse; Spartacus  kölelerle asil romalıların kapışmasını anlatan bir dizi . ve romalıların günleri daha çok sex ve o tarz eğlencelerle geçirdiğini anlatıyor. muhteşem yüzyılda da aslında bunu anlatmaya çalışıyorla üstü kapaklı ..Kanuninin sayısız cariyesinin olduğu ve her istediği ile yatıp kalktığı  ve arasından birine aşık olduğu anlatılıyor.. Kanuninim askeri ve siyasi başarıları, üstün zekası değilde ,hürrem ile olan aşkı ve diğer cariyelerinin her gün biriyle yatması konu edilmiş... Tamam aşkın entrikanın dizi dünyasında hep artı puan getirdiğini anlayabilirim ama bunu kanuni veya başka bir padişah üzerinde yapmak ne kadar doğru
                    yani bizi romalılarla bir tutmanınızın manası ne  onların günlerini sex ile geçiriyor diye kanunide boyle mi yapmış oluyor... bunu boyle gözler önüne sermek ne kadar düzgün bunu seyreden ve tarih okumayan bir çok insan var ve bu insanlar çoçuklarına eğitim verirken kanunıyı cariye delisi olarak tanıtırsa olanların tek suçlusu kim olacak ? kanunıyi kullanarak para kazanmaya çalışan sizler mi yoksa öyle olduğunu zanneden saf aile bireyleri ve çoçukları mı? spartacus bizim dizimize nazaran daha gerçekçi en azıdan roma tarhi ile ilgili tarihçilerin yarısı bunu gerçek olduğunu söylüyor peki size kanuninin beline düşkün olduğunu kim söylüyor ???

20 Şubat 2012 Pazartesi

SUDA YAN ATEŞTE BOĞUL (CHARLES BUKOWSKİ)

   ve bir dostluk daha son buldu .. ben ve suda yan ateşte boğul(bukowski).aslında 2 yıldır hiç şiir kitabı okumamıştım en son çileyi okmuştum. sonra bir cemal süreya denedim ama pek anlayamadım diyebilirim:) bu aslında kendi dilinde okumuş olsam daha bir güzel gelebillirdi ama çoğu şiir bana deneme gibi geldi.ben bir kitap eleştirmeni değilim sadece kitabın bende bıraktıkları ve düşündürdüklerimi yazıyorum y.. ve bende bıraktıklarına gelirsek bu kitap bende brahms ı ve klasik müzik dinlemenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu öğretti... birde bukowskiyi tanıma fırsatı sundu bana onun aşkını alkolikliğini,hayatı umursamadan yaşayışını kadınlara ve sex e olan ilgisini at yarışları ve boksa olan ilgisini ve babasını hiç sevmediğini öğretti... her şeye rağmen bence güzel bir kitaptı güzel şiirleri vardı elbette ama benim en çok beğendiğim şiiri edebi bir aşk ve evime gelme eğer gelirsen güzel ve okunası şiirler hele birde edebi bir aşkda bir söz varki çok çok fena...   şöyle diyor buko ; 
  düşünüyorumda bir kadın açmamışsa bacaklarını
 35 yıl 
 iş işten geçmiştir
aşk için de 
şiir için de.

seni tanıdığıma sevindim bukowski . tüm kitaplarını okuyacağım sanırım

AŞK DA NEYMİŞ DOSTUM?


AŞK DA NEYMİŞ DOSTUM?
aşk denilen şey yalanmış dostum
onu görünce anladım oymuş herşey
ve sevmek ne büyük bir duyguymuş
onun kokusu içimi yakınca farkına vardım
sen hiç konuşamayan yürüyemeyen birine sevdalandın mı dostum?
ben öyle bir kuyuya düştüm...
doyamamak fiilini hiç kullanmamıştım
öpmeye,koklamaya hiç doyamadım
elimdekilerle yetinmiştim hep
ona olan sevgim yüreğime dar geldi
sen hiç hayatı kucağına aldınmı dostum?
ben o doğunca aldım
sen hiç tek bir kelıme için ağladın mı dostum?
ben bir baba kelimesi için ağladım
bencil bir benliğim vardı eskiden
beni benden soğutan  bu ateş
beni ayçiçeği onu güneş yaptı..
doğmak kelimesinin mucizesine inandım.
ben bir kez doğdum
ama o her gün benim için doğuyor...

benim yolum

   Eskisi kadar yazamıyorum ne defterlerime nede bloguma.Hiç bir yere  yazmıyorum bu ben değilim evet bu ben değilim.Yazmaya zorluyorum artık kendimi daha çok yazmam ve daha çok okumam gerekiyor.neden mi? İşte bu soruya nasıl bir cevap vermem gerekli bilmiyorum .Okumak bana ne kazandırır ?  Okuduğumda mesleğimde ilerler miyim hayır, peki o zaman  neden okumalıyım neden yazmalıyım? Aslında bu soruya herkes gibi değil kendim gibi cevap vermem gerekir iyi bir yazar olamk her okuyan ister ve ulkemızde milyonlarca yazar fılozof geçinen insan var .Onlardan ayrılmam için daha çok okumam ve daha çok yazmam gerekli belli bir tempo kazanmam gerekli.Her gün en azından bir konu yazmam gerekli ve  en az 50 sayfa okumam gerekli.Öğrenci psikolojisini yaşamam lazım. her kitap okunur mu bence evet okunur insanlarla konuşurken seçmiyorsak okurkende seçmememiz lazım yazara saygı duymak gerekir  ve sevmek gerekir her ne yazmış ne kadar saçmalamış olsa da hatalarını görmek için okumak gerekebilir. anlatmak istediğim şey 40 yaşına geldiğimde okudğum kitap sayısının 1000 geçmesi ve bunların hepsinden bişeyler kazanmış olmam .bunlardan ayrı olarak türk dili ve edebiyatını öğrenmem ve imla hataları ve yazım hataları yapmamam ... bunlar biraz zor olabilir ama zamanla kazanılmayacak şeyler değil...
      bir gün bu yazıyı okuduğumda evet hedeflerime ulaşmışım derim Allahın izniyle ....